DOKUNMAK
En iyiye, en güzele dönüştürmek, sıcacık masumane gülüşlerinin kaybolmaması için çırpındığımız bir yavruya
dokunmak. Yüreğine, benliğine, hayatına
dokunmak. Dokunup da körpecik sandığımız
belki de dünyadaki en büyük şey olan bir yavruya yön vermek . ..
Küçücük bedenlerindeki içi sevgiyle dolan
kocaman yüreklerine dokunmak öteden beri
sayısız öğretmenlerimizin mesleğinden de öte yüreklerindeki sevgiyi anbean
damıtmak o koca yüreklere.
Toplumumuzun gözünde
değersizleştirilen mesleğimizin , yerden yere çalınan öğretmenlerin bir çocuğun adlandırdığı, anlamlandırdığı , taçlandırdığı değerle
zıt bir hal alışı ne düşündürücü, ne acı. Bu
küçük yüreklerdeki büyük sevgi ne ara küçülüp de şekil değiştiriyor, yok olabiliyor , değersizleştiriyor
, küçümsüyor, öldürüyor, yüreğinden, gözünden, gönlünden söküp atıyor yere
göğe sığdıramadığı öğretmenini.
Sanki “
Bana yüreğini verdin, saçlarım da ne ki”
diyen Minik Kayra’nın ayrılık hediyesi
bugün çoğumuzun yüreğini sızlattı, burnumuzun ucu sızladı pek çoğumuzun, hapsedemedik gözlerimizde saklamaya
çalıştığımız bir damla göz yaşı kayıverdi hapsolunduğu yerden.
“Bal Böcüğüm” dediği , her birini sevdiği gibi onu da çok
sevdiği minik Kayra’sı iki elini çizdiği bir beyaz kağıda, sevgisini yazmış; ellerin birinde kendi adı, diğerinde öğretmenininki ve ellerin avuçlarına
koyarcasına içinde kağıdın bir portakal
dilimli tokası, bir lastik tokası, saçından kesilmiş büyükçe bir saç tutamı.
Böylesi bir hediye ne görülmüş , ne de duyulmuştur. Bu nedenledir yüreğimizin , burnumuzun direğinin sızlaması,
göz yaşımızın akması. Kıskandık, gıpta ettik, gururlandık, üzüldük ve de böyle
bir sevginin varlığına sevindik; bu yüce
sevginin karşısında saygı duyduk öğretmenler odasındaki onlarca öğretmen.
“Tokan çok güzel , Bal
Böcüğüm, onu bana verir misin.” diye sevmek için takılan öğretmenine, her defasında onu çok sevmesine rağmen ;”Tokamı çok
seviyorum, vermem” diyen bir çocuk… Ayrılırken birbirinden saçını kesip de ,içine de tokasını
koyarak hediye etmesi nasıl bir şeydir, neyle izah edilir, hangi güçtür bunu
bir çocuğa yaptıran. Nasıl bir dokunuştur sevgili öğretmenim bir çocuğun
yüreğine; nasıl bir dokunuştur ki yalnız orada hapsolmuş. Büyüklerin
canavarlaşmış dünyasında körleşmiş
yürekleri nasıl da fark edemez bu dokunuşları.
Emin ol ki öğretmenim ve ne mutlu sana ki ömrünce aldığın, alacağın en büyük hediye, yüreğinde sıcak sımsıcak taşıyacağın çok güzel bir bir anı ve çook büyük bir sevgi taşıyacaksın hep yanıbaşında ve herkesler bundan sırf bundan ötürü seni kıskanacak, sana saygıyla bakacaklar.
Emin ol ki öğretmenim ve ne mutlu sana ki ömrünce aldığın, alacağın en büyük hediye, yüreğinde sıcak sımsıcak taşıyacağın çok güzel bir bir anı ve çook büyük bir sevgi taşıyacaksın hep yanıbaşında ve herkesler bundan sırf bundan ötürü seni kıskanacak, sana saygıyla bakacaklar.
Sen sustuğunda
öğretmenim ,senin düşlediklerini, askıya alır birileri senin yerine, bir çocuk
gelir ters yüz eder herkeslerin değersiz değerlerini, alır seni yüreğine,
yüreğinden verdiklerinin yerine, söker yüreğindeki sevgisini uzatır sana bir
tutam saç , bir toka ile, sevgi yerine….
İlk öğretmen ne değerlidir, ne büyüktür minik yüreklerine sığdıramadıkları… Bir öğretmen daha nasıl dokunsundu bir minicik yüreğe, bunun daha ötesi var mı idi?
İlk öğretmen ne değerlidir, ne büyüktür minik yüreklerine sığdıramadıkları… Bir öğretmen daha nasıl dokunsundu bir minicik yüreğe, bunun daha ötesi var mı idi?
Bir çift çizilmiş
el ,bir toka bir tutam saç ve bir
dokunuş,… bir çocuk ve bir öğretmen … var mı bunun ötesi?
GÜNAY
UZUNER
18.01.2019
( Bir Karne Gününden)