Hiç bu kadar ıssız
olmamıştı İzmit, bu kadar karanlık üstelik. Eve doğru yol alıyorum gecenin kör
karanlığında, günü bölen saatin orta yerinde, yapayalnız.
Arkamda gözlerin
yok, köşebaşından da çıkmayacaksın biliyorum, tanıdık birileri de görüp
söyleyemeyecek, duymayacaksın yaptıklarımızı birilerinden…Senin çok gözlerin
çok kulakların vardı hani nerdeler şimdi? İzmit çok tenha, çok da karanlık
şimdi…
Hep “ya görürse,
ya duyarsa” diye kötü eylemlerden, söylemlerden uzak durduk, senin onurlu
gezmen, başını her daim dik tutman içindi çabalarımız, arkamızda gözlerimiz
vardı, köşebaşlarını önceden kestirirdik. Sokaklar bi kalabalık bi kalabalıktı
ki, hep de senin tanıdıkların, hiç akrabamız yokken İzmit’te ne de çok
tanıdığın vardı.
“Siz öğretmen
çocuğusunuz, ele güne karşı babanızın başını eğmeyin” diye diye tembihlerinin
ardı arkası kesilmezdi annemin, tehditleri de cabasıydı kızdığı vakit; “Babanız
görmesin,duymasın” Kendince terbiye yöntemiydi belki de… Oysa onun yüce
değerleriyle şekil aldık, farkında bile değildi; hem sen hiç kızmazdın ki bize, korku da değildi bizimkisi ya sevgimizin bir ifadesi, zaten annemin silahıydı bütün bunlar...
Sokaklar dolu
doluydu hep, adım başı bir tanıdık yanı başımızda,ardımızda, mümkün müydü
yaramazlığımız, çocukluğumuzun oyunlarında bile ruhumuzdaydı adamlığımız.
İlk zayıfımdı,
iki almıştım fizikten, çoktaaan duymuşsundur diye gün içinde sahte sancılar
tutuvermişti beni; öğretmenlerimin de tanıdığıydın, hep Adem Beyin kızıydım,
rolüm de yaşamda senin kızın gibi yaşamaktı, her birimiz de öyle yaşadık,
başını eğmedik hiçbir vakit, öyle de söylemişsin hoşnutça, gitmezden..
Sen bizleri
anneme emanet edip toplumsal sorunlarla
mücadele ederken biz de gerekeni yaptık, sana layık erdemli evlatlar olduk. İyi
insan olma yolunda adının gölgesinde ilerlerken, gölgen üzerimizdeydi hep, belki de özümüzde
iyi insanlık vardı, annemin tembihleri de rehber olup bizi sapmalardan kurtardı.
Kendin için
yaşamadığın gibi, kendimiz için yaşamamayı öğrettin, emeğin en yüce değer
olduğunu, onurlu yaşamanın asıl olduğunu, borçlu gezmemeyi, kinin nefretin, hasetin çirkinliğini, biz kavramıyla bütünleşmeyi,
özgürlüğümüzün yanı sıra tüm insanlığın mutluluğu için de çabalamayı , çağdaş
yaşamın gerekliliklerine, vatanımızı sevmeyi de sen öğrettin. Çok konuşmasan da
bizimle yaşam biçimin örnek oldu hepimize ve biz büyüdük..
Eve yaklaştım
şimdi, bak lamban da sönük.Biliyorum yoksun evde, yıllardır evden çıkamadın
hiç,işkenceydi bu senin için, bu akşam yoksun, yarın da, öteki öteki yarın da olmayacaksın biliyorum .
Oysa bu saatlerde ilacını alır, yıllardır bütünleştiğin makineni çalıştırır olurdun. Işığın sönük baba… Karanlığa boğup gittin ışığını da mı götürdün beraberinde...
Büyüdük artık, yaramazlık yapmayacağız diye görecek olanlar, duyacak olanlar da çekilmiş evlerine ;
Büyüdük artık, yaramazlık yapmayacağız diye görecek olanlar, duyacak olanlar da çekilmiş evlerine ;
İzmit bi tenha bi tenha, karanlık da üstelik, ben de yalnızım hem de yapayalnız ... Odanın lambası da yanmıyor, Sana gelen ışığın mezarında nur olsun; bizi her vakit ki gibi anneme emanet
edip de gittin, duaların ona güç kuvvet olsun, Rabbim ona sabır, huzur,sağlık, sıhhat, uzun ömürler versin... Mekanın cennet olsun, başını hep dik tut, merak etme büyüdük
artık, Melekler şahidimiz olsun…
Günay UZUNER YILDIZKAN
06.09.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder