KULAK NEREDE ?
Öğle
paydosu… Zile beş kala… Bir feryat bir fizah kopar sınıfın birinden… çocuklar
paniklemiş etrafa koşuşmakta…
Öğretmen sınıfa girmek üzere tam da. Sese, sınıfına yönelir. Gördüğü
manzara korkunç. Minik öğrencisi kanlar içinde. Sınıf içinde arkadaşlarıyla
koşuştururken ayağı tökezlemiş, sıranın köşesine çarpmış. Kulağı yırtılmıştır
yavrucağın.
Öğretmen öğrenciyi sakinleştirmekle birlikte
peçeteyle kanayan yaraya tampon yapar alel acele, okul yönetimine de haber
verir aynı esnada.
Okulun iki yöneticisi vakit kaybetmez, koşarak varırlar olay yerine,
gördükleri manzara gerçekten de korkunçtur,
her yer kan içinde. Öğrencinin kulağı kopmuştur görünüşte. Tüm yöneticiler
bir araya gelir, hızlıca örgütlenip, genç öğretmeni çocuğun yanına katar; bir de
genç bir arkadaşını dersten çağırıp onu da onun yanına katıp bindirirler okula
ait bir taşıta.
Bir yaralı küçük çocuk kan revan , iki genç öğretmen bir şoför panikle düzülürler
yola, nereye gideceklerini bilmeden .
Okuldaki panik hal bir ara duralanır ve akıllara çocuğun kulağının
koptuğu gelir. Koca koca muavinler dizlerinin üzerine çökmüş kopan kulağın
parçalarını aramaktadır, yerlerde sınıfta.
Olay kulaktan kulağa yayıldıkça bir merak sarar herkesi ve
koşuştururlar olay yerine. Gelenlerin gördüğü ise ürkütücüdür, yerdeki kan
damlalarının içinde kulak parçası aranmakta. Sınıfa girmek istemezler ,
ezmekten korktuklarından aranan kulak parçasını. Bir kısmı da çocukları oturmaları için uyarmaktadır,
parçayı korumak adına. Sınıftan çıkan olayı daha bir vahimleştirerek kulağın
kopmuş olduğu haberini verir duymayana. “vah vah”lar çoğaldıkça çoğalır. Sesli düşünmeler
başlar bu defa:
-
Yazık çocuğa!
-
Şimdi ne olacak?
-
Kulak bulundu mu?
-
Ya plastik cerraha yetişmezse zamanında kulak!
-
…… hastanesindeki plastik cerrah çok iyiymiş.
- Çok da masraflıymış uzuv eklemek...
- Çocuk sakat kalmasın da...
-
Ailesine haber verildi mi acaba?
-
Nöbetçi kimdi?
-
Çocuklar mı itmiş?
-
Nasıl söylenir ki aileye böyle bir şey!
-
Annesi mahvolmuştur şimdi.
- Ben annesinin yerinde olmak istemezdim.
- Ben de haber veren ...
-
Olan çocuğa oldu.
-
Kopan parça bulunamamış.
-
Ya şimdi ne olacak?
Öğretmen
bindikleri taşıtta yol alırken olayın şaşkınlığını üzerinden atar ve bir hastaneye
gideceklerini anımsayarak, komutu verir şoföre:
-
En yakın hastaneye!
Çok
şükür ki şaşkınlığı çabuk geçmiş olayı eline almış, mantıklı düşünüp, mantıklı
hareket etmeye başlamıştır. Onlar yol alırken hastaneye doğru telefonu çalar
hızlı hızlı …sanki arayanın değil de telefonun telaşı var gibi hızlıca çalmıştır.
Aceleyle telefonu açar öğretmen “ Hocam
çocuğun yakasına bir bakar mısın kulağın parçası orada mı, biz çok aradık,
sınıfta bulamadık da yakasında yoksa arabaya, yerlere bakın ” demektedir telaşla yöneticisi karşı taraftan.
Muavinlerden birisi: ” Çocuğun yakasında gördüm kulağın parçasını…” demektedir ısrarla çünkü.
Kulak omuzdan düşmüştür düşüncesiyle ,vakit kaybetmemek adına yerlerde uzunca
müddet aranmıştır kulak parçası, sınıfta, koridorda, arabaya binilen yere kadar
hatta, dört ayak üstünde; bulunamayınca da yerlerde, hala çocuğun yakasında
olduğu savı düşmüştür akıllarına.
Eyvahlar olsun ki ne olacaktı şimdi? Neyin kulağı, neyin araması, neyin
bulunmamasıydı bu. Kulak mı, yakada mı? Çocuğun
yakası, boynu, üstü başı kanlar içindeydi de kulak mulak yoktu. Başından aşağı
kaynar sular döküldü öğretmenin, çaresiz bakışları arkadaşının sorgulayan
bakışlarıyla kavuştu, bir imdat arıyordu şimdi. Nasıl bir durumdu bu. Çocuğunun
yarasına tampon yaparken hiç düşünmemişti ki kulak kopmuş mu, kopmamış mı.O kanamayı
durdurma telaşına kapılmıştı ilk önce. Aklından binlerce deli soru geçmekteydi şimdi şimşek hızıyla ardı
ardına; ne yazık ki hiç birinin yanıtı yoktu kendinde . Çaresiz bakınırken çocuğun üzerine gözleriyle
ustaca , feryat ederek ağlayan yavrucuğu korkutmaktan kaçınarak, hastaneye
varmışlardı çok şükür. Korkularının yanı sıra güvenli ellere ulaştıkları için
hafif bir rahatlık , umut sardı benliğini. Araba yanaşır yanaşmaz acilin
kapısına , kucakladığı gibi yavrucağı daldı hışımla hastaneden içeri;
-
Doktooooooooooooooor, diyebildi olanca gücüyle
bağırarak. Bağırmasıyla bir görevlinin
çocuğu kucağından sedyeye
alması bir oldu. Sessiz ve hızlıca seyirttiler sedyenin ardından.
Doktor
koşarak geldi.
-
Kulağı kopmuş, dedi öğretmen. Doktor öğretmene
şöyle bir bakıp özenle tamponu kaldırdı;
-
Kulak yerinde duruyor, dedi gülümsemeyle ve işine koyuldu.
Kulak üst
bölümden birazcık kesilmişti, üç dikişle kesilen yeri onardılar, herkes rahat
bir nefes almış, sinirden ve şükürden önü alınamaz karma karışık gülmeler başlamıştı...
14.02.2017
GÜNAY UZUNER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder