ŞEKERLİ YOLDAN ÇİÇEK BAHÇESİNE
O, nasıl bir duygu seliydi ki insanı coşturan
tarifi yok…
Öğretmenler odasının kapısına bir
atılan küçük bakışla yere serpiştirilmiş minik bonbon şekerleri ki beni her
vakit çocuksu bir sevince boğar, gördüğümde yine öyle oldu…
“Birinin başına şeker yağmış Zuhal
Hocam baksana !!” deyişimle; “Şekerleri takip etmek gerek “ deyişi Zuhal
öğretmenin… Aaaaaa o biliyordu demek , hay Allah!
Drama öğretmeni Selin’in o renk
vermez büründüğü tiyatral çağrısıyla bir öğrencimin(Kerem’in) revire yaralı
olarak geldiği söylemi,
Hemen ardından bende bir panikleme
hali ve kal geldi anlık.. Kal halim kısa sürdü , telaş ve üzüntüyle , “Az önce sınıftaydım bir
şey yoktu, ne oldu ki?” düşünceleri hızla geçiyor aklımdan. Çıktım
revire doğru gidiyorum, herkeste bir gülümseme, hemşire dahil..
Uzunca bir koridor boyu şekerler
yola dizilmiş tek sıra.
Kerem göründü gülerek;
-
Öğretmenim bir gelir misiniz, diyerek..
Demesiyle kaybolması da bir oldu, ben şaşkın…
Gene gözümde beliren bir Kerem:
-
Gelme gelme ,biraz bekle öğretmenim!
Ben kararsız bir
şaşkınlık içinde, ne olacağını kestirmeye başladım başlamasına da neyle
karşılaşacağımı bilemiyorum şimdi. Bir gülen gözlerle bana bakan arkadaşlara,
bir koridor buyunca dizi dizi sıralanmış şekerlere, bir de koridorun ucunda
gözüküp kaybolan Kerem’e bakıp duruyorum. Şekerler benim içindi anladım. Kah eğilip alıyorum şekerleri bir bir, kah
bırakıyorum yere… Hepsini tek tek toplamam
gerektiği geldi içimden, toplamaya başladım avucuma bir yanda da aklımdan" Bunlar
avucuma sığmayacak, neye koysam? ", düşüncesi… Pamir Teacher’ın ; “Beliniz ağrır hocam onları
toplarken “ demesiyle gene istençsiz bir alıp -bir bırakma refleksleri bende.
Emine öğretmenin, gülümsemelerine, benimle şeker toplamalarına, Nefise öğretmenin fotoğraf çekmesine takılıyor gözüm ve Kerem’den gelmem için çıkan izniyle
şekerleri takip ediyorum. Hansel ve Grathel Kardeşlerin ormanda kaybolduklarındaki
ekmek kırıntılarını takipleri düşüyor aklıma ve Emine’yle telepati yapıyoruz
aynı konuda. Merakla ilerliyorum koridoru Nefise foto çekmede, veeee fotoğrafçılar çoğalıyor,
Hürriyet ve Pelin öğretmenlerim dahil oluyor çekimlere.. Bense şekerleri takip
ederek kırmızı halıda yürüyor edasıyla gururla ve sevinçle ilerliyorum.
Fuaye alanındaki muhteşem görüntüyü
ömrümce unutacağımı sanmıyorum. Canlarım orada, öğretmenleri (arkadaşlarım) ve
müdürümüz …
Bir yanda şiir okuyanlar,
"Benim annem, güzel annem" şarkısını usta kemancı edasıyla çalan Ardam bir yanda,
"Benim annem, güzel annem" şarkısını usta kemancı edasıyla çalan Ardam bir yanda,
Dans eden Ceren'le Elifnaz bir yanda,
Beri yanda pankart tutan Yusuf ve Tuana, günü
kutlamaya dair,
“Anneler Gününüz Kutlu Olsun” pazılını
oluşturan Çınar, Ege, Mert, Ahmet Ege, Efe öte yanda.
Canlarım karşıda bekleşirken
ellerde çiçekler beni
Dizi dizi dizilmişler ,öğretmenleriyle
birlik .
Dekor, mekan, kostümler müthiş…
Ben coşkulu, ben gururlu, ben
mutlu, ben sevinçli , ağlamaklı ve
duygulu en çok da gururlu… Nasıl da güzel bir organizasyondu bu.
Karışık karmaşık duygular
içinde gidip gelirken, “ANNEM” şiirleri kulaklarımda çınlıyor, sesler tanıdık,
ama ortada yoklar, geldiği yeri arıyorum sesin.. nafile…
Bütün çocuklarım geliyor aklıma
gelmiş geçmiş. Meğer ne yüce duyguymuş bu, bir kez daha anlıyorum , minik minik
yüreklerin içinde yer almak..
Şaşkınlığım durulunca her birini
öpüyorum tek tek ellerindeki çiçekleri derleyerek; aldığım çiçekler çiçek miydi, onlar mıydı, sevgileri miydi bilemeyerek alıyorum çiçekleri ellerinden tek tek. bütün öğrencilerimi de anıyorum, çiçeklerimi alırken, öperken çiçeklerimi… Bu ritüel ne güzel, ne bitmez bir şey, her birini öpüyorum tek tek.. binlercesini , binlercesini de beraber… Aklıma Gisto'dan ayrılışımız geliyor o hiç bitmeyen veda sahnesi defalarca defalarca bitip tükenmek bilmeyen el öpmeleri çocuklarımın hüzne boğuluyorum o gün bu gün de gururlu ve sevinç içindeyim öpmelerden.
Ne mutlu bana ki böyle güzel
evlatlar yetiştirmişim,
Ne mutlu bana ki ikinci anneleri olmuşum,
Bir günlük de olsa anneleri
yerine konmuşum….
Sevmekle, öpmekle bitiremedim onları
bugün,
Ne çoktular, ne çoktular…
Çokluklar içinde ne de hoştular.
Çokluklar içinde ne de hoştular.
Bugün ben, “Anne!” dedikleri ben, duygulanmış küçük bir çocuk,
Onlar , bana özel sunumlarıyla , kocaman kocamandılar
çoookkk…
12.05.2017
Günay UZUNER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder