16 Ocak 2012 Pazartesi

YAŞAM BOYU SPOR

   
  “Spor spor spor”  ta a ta ta tammmm..  


     “Sayın dinleyiciler şimdi spor haberlerini veriyoruz!”
      Cıngıl ve anonsun ardından başlayan spor haberlerini ya Ankara, ya da İstanbul radyosundan          ilk ne vakit dinledim diye kendimi hayli zorladım durdum. ‘SPOR’ konusu çıkınca blogger paydaşımcılarımızla yaptığımız yazı yarışması kurasında, sporla ilk tanışmışlığımı sorguladım yaşanmışlıklarımın dağarcığında.. Tarihi kaçlı yaşımın hangi ayı ve gününe rast gelir bilmem ama radyo zaten çalıp duruyordu; sırası gelince spor haberleri zaten veriliyordu ya da maç nakilleri doğdum doğalı da; benim hafıza makaram geriye ne kadar çözülüyorsa gözlerimi kasıp dikkatimi beynime yoğunlaştırdığımda maç yayınları geliyor yoklama defterime.
        Makineli tüfek seriliğini aşan Halit Kıvanç ve Orhan Boran’ın  hiç unutulmayan  o aşina ses lerinden  kendine has yorumlarıyla daha çok da aklımda Fenerbahçe maçlarının nakilleri:
      “Lefter, Lefter orta sahadan koşuyor koşuyor , lefter topu ayağına aldı, koşmaya devam ediyor , bir çalım, bir çalım daha, Lefter topu kaptırmadan kaleye yöneldi, rakip takımın oyuncularını teker teker geride bıraktı Lefter,  Kaleciyle karşı karşıya kaldı Lefter geriliyor vee şuuuuuuuuuuuuuuuuuuut, veeeeeeegolllll ,gol ,gol,gol… Gol sayın dinleyiciler ikinci gol de Lefter Küçükantonyanis’ten..”
    Fenerbahçeyi tutmam  Lefterli maç anonslarından olsa gerek. Sporla tanışmam da öyle. Acı bir tesadüf bu ya; kurayı çektiğimiz gün  o koca futbolcu , Lefter Küçükantonyanis öldü. Adı tekerleme gibi gelirdi bana.  Efsane olduğundan mıdır, bu tekerlemeyi sevmemden midir unutmamışım Lefter'i unutulmayacak da sanırım. Fenerliyim diyorum ya bildiğim futbolcu topu topu iki elimin on parmağını geçmez; Didi, Osman, Cemil, Rüştü, Volkan’ı hatırlıyorum daha çok. Haa bir de Uğur Boral’ı, öğrencilerle röportaja gitmiştik evlerine… <aynı mahalleli sayılırdık bir bakıma>. Benim Fenerliliğim bu kadar  adını koymuşum sadece Fenerliyim işte.  On üçlü yaşlara kadar fanatik sayılırdım hiçbir maçı kaçırmaz, dinlerdim. Sonra ilgilerim televizyonla değişmeye başladı. Müthiş bir basketbol tutkunu oldum. Artistik jimnastiklerin, buz pateni şampiyonalarının, atletizm yarışmalarının, kış olimpiyatlarının, yüzme yarışlarının  yayınlarının müdavimi olmuştum. Televizyonun karşısındaki  tribünde ilk sırada yerim hazırdı her zaman.. Sokak oyunlarımızda, yakar toplar, futbollar, kovalamacalar eksik olmazdı,en doğalını  yaşardık sporların. Okuldaki favori dersim de Beden Eğitimiydi.
    Basketbole tutkundum dedim ya.. Evimizin önündeki tek ağaç incir ağacının dalından plastik topları aşırtır dururdum kendimce. İlk sahayı orta üçte iken okulumuzun bahçesine kurulunca gördüm. Erkeklerden bize sıra kalmıyordu, bize ya onları izlemek düşüyordu  ya da yakar top oynamak. Lisede takım seçmelerinde ısrarla basketbol  oynamak istememe rağmen, Güler öğretmenimiz  parmak ve vücut yapımın voleybola daha uygun olduğunu iddia edince ikileyemedim. Tamı tamına iki yıl profesyonel olmak üzere beş yıl voleybol oynadım.  Turnuvaların dışında maç yaptığımız söylenemez, hep antrenman, hep antrenman, bitip tükenmek bilmeyen antrenmanlar.  Kemal Hoca’nın işkence gibi gelen çalıştırmaları..Spor salonunun tribünlerini in çık, in çık… Nefretle beraber yaşantıma mutluluk ve olgunluk katan güzel anılarla geçen beş yıllık çalışma dönemi ..
   Öğretmen olmamla programlı spor çalışmalarım sona erdi , fakat öğrencilerimle her zaman oyun içinde oldum, oyunlarını yönetenden çok.. Onlarla ip atladım, koştum, yakar top oynadım, mendil aşırttım, voleybol oynadım;  Gistoda çalışırken kışları zorunlu da olsa beş saatlik karda, çamurda  yürüyüşler, katırlı binişler yaptım : )
      Fenerbahçeli oluşumu bir öğrencilerimle iddialaşırken kullandım,  bir de son okulumda arkadaşlarla pazartesileri börek günlerinde – hangi takım kazanırsa onun taraftarı börek alırdı- Fenerbahçe kazandıysa  börek ısmarlatmak için bize Fenerbahçeli olurdum. Adını öyle koymuştum dedim ya , Fenerliydim o kadar.
     Hareketli bir yapım vardı, genelde  yürüyen, koşan, yerinde duramayan.. Bir dönem İkbal’le yürüyüş çalışmalarımız oldu sabahları, sonra koşuya dönüştürdük. Her sabah altıda kalkar, koşardık.. Gün geçtikçe  bir bir eklenerek çoğaldık, kafile büyüdü . İkbal Hocamızın komutuyla  yeni açılan sahada hareketler yapıyor, yürüyor, koşuyorduk. Neredeyse tüm mahalleli bizimleydi, koşmayanlar, izliyorlardı : ) O macera da ayağımı burkunca sona erdi.. Ogün bu gün spor adına seyretmenin dışında pek bir şey yapmıyorum.. Airobik hareketlerini bile kaçırmadan izliyorum, yalnız herkesten bir farkla; uygulayarak değil, kanepeye uzanıp seyrederek : )
        İnsanlar ne yaptılarsa spor adı kondu futbolun gözlerde sergilendiği şu günlerde bir çok spor dalı kuytularda kalsa da  Gines Rekorlar Kitabı dolup dolup taşıyor bilmem kaçıncı cildi basılmıştır artık. Radyo anonslarıyla başlayan sporla- futbolla  tanışıklığım televizyonla sayısız çeşidini tanımamla devam  etti.. daha bilmediğim ne çok çeşidi de cabası..
     Spor dalları çoğaldıkça, sporcular dolayısıyla da turnuvalar da çoğalıyor. Spor adına bir çok güzellikleri yaşamamıza, izlememize karşın bir çok kötülük de spor üzerinden yapılıyor. Oysa insanları kardeşçe dostça bir arada tutan, onları kaynaştıran yegane araçlardan birisi de spordur.
     İçimde bir bisiklet sürme ukte olarak kalsa da birçok oyuna ve spora haz duymanın doruğuna ulaştım.Artık koşuşturmalar, top atıp tutmalar, ip atlamalar zamanı geçti belki benim için, ben de yazı yazıyorum, hem de bir gurup gençle yarışarak şimdilerde, şampiyon olur muyum, rekorlar kırar mıyım, Gines yetkilileri bizi keşfeder mi,  bilemem ama yazıyorum işte!  Maksat spor olsun : )
                                                                                                                       16.01.2012
                                                                                                                  Günay UZUNER

FBM blogerleri arasında yaptığımız "spor" konulu yarışma için yazdım.

1 yorum:

  1. Değerli site yöneticisi sitenizdeki makaleleri sürekli okuyor ve takip ediyorum yazılarınızı çok özgün buluyorum. Njoy plus spor salonu firması olarak başarılar dilerim.

    YanıtlaSil