Durumu kurtaran müthiş bir haber.
Aileler nakil araçlarına el sallıyor sevk sırasında göremedikleri çocuklarına küçücük camlarından.. Hiçbir şey yapamamanın verdiği burukluk üzerlerine olanca ağırlığıyla çökmüş, el sallıyorlar sadece cezaevi aracına… Çocuklar çocuklar içerde .. halleri… halleri perişan… halleri kaygı yüklü… halleri titremekte bedenleri .. korku yüklü…
Çocukların zorunlu nakilleri görev erbabını rahatlatmaya yetmişti bile, bu cenahta rahatlık hat safhada. Yapılacak çok şeyin olduğu bilincini saf dışı bırakarak ne de lsa suçlular mantığıyla hareketi görev belleme maharetini gösterebilmişler.
Bu çocuklar yıllarca insanlık dışı muameleye maruz bırakıldıklarını yakınlarında ikamet eden ailelerine iletemedikleri halde Sincan’da yaşadıkları olumsuzlukları kime , nasıl ve ne vakit duyuracaklar ?
Aslında soru yersiz oldu. Devlet çocukları yanı başına , bağrına ,yakınen himayesine aldı, Pozantı taaaa Adana’da devletin kolları oralara nasıl uzanır(?) Artık Sincan’da pek bir sorun yaşanmaz , yaşanmaz da tek kişilik odalarda dertleriyle baş başa tecrit edilmiş olmzlar mı. Bu izole ediş çocukları sosyallikten uzak, içe dönük kişililikler oluşturarak yaşadıkları travmalara daha büyük travmalar oluşturarak psikolojik çöküşlere neden olmaz mı?
Birilerinin aklına hiç gelmez mi ki Pozantı’ daki yönetim ve çalışan kadroyu başka bir cezaevine içeriye almak bu sorunu kökten olmasa da bir biçimiyle çözeceği. Doğru tebdil-i mekanda ferahlık vardır, ortam değiştirmek, olumsuz atmosferi bertaraf çocuklara da iyi gelecektir de ruhsal yapılarını düzeltelim derken ailelerinden uzaklarda ne denli güvende hissedeceklerdir kendilerini…
Aileler bu yoksullukla, iş güç arasında ne sıklıkla görebilecekler yavrularını. Birilerine günübirlik kırkbeş dakika olan Sincan- Pozantı yolları, birilerine onüç-onbeş saat ayda yılda bir olur yollar uzar da uzar zaman uzar da uzar hasret yollarla uzar, çoğalır çoğalır burunların ucunda tüter…
Çocukları suça iten nedenleri düşünmek bile istemiyorum. Deştiğinde her birinin hikayesi ayrı hüzün vericidir eminim.. Yaşadıklarına gelince, suçlu da olsalar, mahkum da devletin korumasında olmaları tartışmasız olması gerekendir. Hele bir de devlet yetkililerince işkenceye, tacize, tecavüze maruz kalmaları her ne ise cezaları kat be kat ödenmiş fazlasıyla; acıyı, kederi, sönmüş umutlarını, çocuk yaşta yıpranıp, yaşlanmış bedenlerini, çektikleri çileleri üstüne kata kata kat be kat ödenmiş bile cezaları çoktan peşinen.
Yapılacak tek şey var kanısındayım; çocukları serbest bırakıp, ailelerine teslim etmek, onarılması mümkün değil ama hafifletir bir nebze de olsa acılarını; ve de sosyal ve psikolojik destek yardımıyla iyi bir terapiden geçirerek, eğitim olanağı sağlayıp; yaşama , insanlara olan inançlarını yeniden güçlendirmek… Böylece devlet de kendinden beklenilen güven ortamı sağlamanın denetim zafiyetini geç de olsa gidermiş, devlet olmanın gereğini yerine getirmiş olacaktır.. Gerçi adalet bakanı onlara cennet vadetmediklerini sylemişti ama...
Umarım ki hak ettikleri cezayı alırlar; suçlulara uygulanan cezai işlemlerin kamuya duyurulması da kaygılı yüreklere bir damla su serpecektir.. Pozantı’dan Sincan’a giden yollar daha meşakkatsiz ve kısa olacaktır.
Umuyoruz, bekliyoruz…
10.03.2012
Günay UZUNER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder