Sevgili Abim,
21 Mart baharın başlangıcı... Hep mutluluk getirir hep umut taşır, hep torbasında bolluk bereket taşır ya bahar, bu yıl öyle olmadı, bizim için hiç olmadı hele. Yeşillenen çevreye inat bize sepyaydı her yer. Yağmur da hiç olmadığı kadar yağıyordu bir gün evelki güneşe inat. Üşüdük, yüreğimiz de üşüdü, donakaldık, acılara belendik, bir kez daha yetim kaldık.
Sen de gittin abim sessiz sedasız. “ … ve ben vaz geçip her şeyden, hayatlardan , bir gölge gibi çekiliyorum uzaklara “ dedin ve gittin. Oysa bir hasta oldun mu, bir yerin ağrıdı mı herkes duysun, bilsin isterdin, habersizce gidiverdin… ‘Gece oldu, kapılar kapandı , sürgüler sürüldü, dışarı taşan bahar gülleri olsa da kederin içimizde kaldı’ be abim.
Çok gerilere gittiğimde o çok sevdiğin memleketimizde sana dair damda oynamalarımız geliyor aklıma ,aşık atmalarımız, taşları dizip ev yapmalarımız, nahır geldiğinde güle oynaya koşuşturarak tezek toplamalarımız. Memleketten en son yadımda kalan minik kardeşimizi, Gülsümümüzü oyun sevdasına dama çıkarmandı. Ne yaptıysam engel olamadım sana, "Gülsüm hasta çıkarma dama" diye kavga etmiştik. Ben üç sen sekiz yaşında çocuktuk ilk didişmemizdi belki de bu.. şimdi onun yanındasın bizden uzakta.
Ve Senle oldum olası hep didişirdik. Senin hep bir çocuk yanın vardı, benim içime de bir kocakarı kaçmıştı. Oysa hep çocuk kalmayı, çocuk ruhlu olmayı istemiş, insanın çocuk kalabilmesini savunmuşumdur. İçimizdeki çocuğun hep var olmasını düşünmüş, hep çocuk kalanlara gıpta etmişimdir. Ama çocuk ruhlu olmayı nedense sana hiç yakıştıramadım, çünkü sen büyüktün ve abimizdin, ciddi olmalıydın sen. Ben içimdeki çocuğu kırklı yaşlarda ortaya çıkarabildim ancak, sense hep çocuk kaldın ne mutlu sana. Kimseye kinin garezin yoktu, kötülük nedir bilmezdin, Yaptığın en büyük kötülük bize nispet cebine koyduğun çerezleri gizli gizli yemendi.
Memleketten gelişimize en çok sen üzüldün, bir parçan hep oraya aitti. Ve hep oralı oldun, oralı gibi yaşadın, buraları benimsemedin. Ondandır ki hısım akraba ve hemşerilerimize düşkünlüğün. Gün geçmezdi ki birinden selam getirmeyesin. Senin tanıdıklarını bizim de tanıdığımız zannıyla selamları sıralardın bir bir.
Değirmendere de kestane ve fındıkları başak yapmaya giderdik beraber. Yavuz abimin yaramazlıkları arasında kalırdık hep arkadaşlarımızla. Evimize memleket havası estiren Kelebek ve Karagöz adlı iki koyunumuz olmuştu kurbana doğru. Onları öyle sevmiştik öyle sevmiştik ki, otlaklarda otlatırken hiç elinden bırakmazdın iplerini. Kurbanda Karagöz keslmiş, Kelebek de kesilmek üzere birine verilmişti. Karagözün kesilmesine razı olmuştun da Kelebek' in gitmesine çok ağlamıştın " bakacağım" diye. Yıllarca bu iki hayvanın yasını tuttuk. Çooook yıllar oldu ki onların fiziklerini hiç unutamadım ben de. Bugün çıksalar karşıma binlercesinin içinden tanırım onları, sen de tanırdın eminim. Onlar bizim gurbetteki yalnızlığımızın yoldaşı, köklerimizin bir parçası , memleketimizle bağımızdı. Onların gidişiyle yabancı olduğumuz bu yerlerde iyice yalnız kalmıştık.
Oyunlarınızda takımı tamamlayan yedek oyuncuydum ben, çelik çomak oynarken, top oynarken kalede duran hep bendim ; yüzüm gözüm yara bere içinde kalırdı. Kız kardeşim olmadığı için sizle oynardım , zaten yaşıtım kız da yoktu yakınlarda, sizle oynamak hoşuma giderdi. Bir yanımın sert ve erkeksi olmasını sen
ve arkadaşlarının takım arkadaşı olmamdandır sanırım.
Sen annemin en büyük ama hiç büyümeyen küçük çocuğuydun da. Ne yaparsan yap hep annemin takdirini kazanmak için yapardın. Ben bildim bileli sen küçücükkenden beri bir cami sevdan, namaz kılma sevdan, "ah bir imam olmasa da camide ezan okuyayım" sevdan vardı. Bu yanın annemi de çok gururlandırırdı.
Evin gelirine katkın hayli fazlaydı. Çocukluğundan beri çalışmaktan yılmadın, hiç gocunmadın. Bir keresinde patronuna kızan bir müşteri hıncını senden çıkarmış arkadan ayağına bıçak fırlatmıştı, ilk kaybetme korkum seni o zaman oldu, babamın kızmalarına karşın hep çalıştın, hep çalıştın... yaşadığımız geçim sıkıntısını küçücük omuzlarınla taşıyarak bir nebzede olsa hafiflettin, bizler hissetmedik bile sayende maddi sıkıntılarımızı.
Belediyede çalışırken Genel-İş ‘e üyeydin. Grevlere katıldığın için işten işe sürüldün de yine de vaz geçmedin eylemlerden, Genel-İş’ten, çalışmaktan. Toplumsal davalarda hep doğrudan, iyiden yana oldun. Kişisel çıkarlarını hiç düşünmedin. Evlatlarına da canını, tüm variyetini verecek derecede iyi bir baba , torunlarını parklarda oynatan, gezdiren çok da iyi bir dede oldun.
Kocelispor en büyük sevdandı. Deplasmanlar dahil hiç bir maçı kaçırmazdın. Kazançta keyfine diyecek yoktu, yenilgide küfürleri sıralar dururdun, ta ki yeni bir maça kadar. Deplasmana gittiğin şehirlerde bir hısım, bir akraba varsa ziyaret etmeyi de ihmal etmezdin.
Bulmaca tutkunuydun aynı zamanda, gazete satışlarının durduğu bu dijital dönemde sırf bulmaca için ikişer üçer gazete alırdın. Bulmacayı hem çözer, hem durmadan sorup durur bir şekilde tamamlardın .
Ben büyüğüm demez, bayramda,, seyranda, kandilde, aklına düştüğünde, Öğretmenler Gününde benim aramama fırsat vermeden hep arar, hal hatır sorar , ardından nedense hep ağlardın. Bizim ağlayanımız bir sendin, bizse Kaya gibi sert. Hoş eski soyadımızın Kaya olmasına bakarsak bu durum yadırganamaz bile. Gidişinle iyice yalnızlaştığımı hissediyorum be abim…
Eline küçücük bir diken batsa , azıcık başın ağrısa doktora giden sen, ilaç içenle ilaç içen sen, son zamanlarda ayağın kangren olmasına rağmen doktora gitmek istememişsin. Şeker hastası olduğunda isyanın hastalığın genetik olmasınaydı. Bizim kısmete de soyumuzdan hastalıklar düştü ne yapalım. Ayağının kesilecek olması nasıl ağrına gitti de bıraktın kendini, tutunamadın o çok sevdiğin hayata.
Bayram geliyor, arayacak bir abim de yok bu bayramda, dosttan akrabadan bir selam getiren ses de yok. Sen olmayınca bir yanımız eksik , sensiz tadı olmayacak ne baharın, ne yazın, ne bayramın…
Sana kızışlarım için kusuruma bakma, gönül koyma e mi, ben hiç çocuk olamadığımdan kızgınlığım senin büyük olmana rağmen çocuk kalışına idi… Yüreğinin saflığı, içinin duruluğu, yaşamın eziyetleri ile geçtin bu dünyadan .
Şimdi hatıralarımızda da kalan , seninle olan “Bir eski şarkı, Bir eski bahar, Bir bildik deniz … “ Senin yokluğundaysa “Vakit nisan ortasında bir akşam “ şimdi. Nisanla yaşanan güzelliklerin içinde sen yoksun ya: baktığımız yerlerde, güzelliklerde olmasan da bakıp da daldığımız yerlerde, yüreğimizde olacaksın hep, ışıklarda uyu can abim, huzurla uyu….
Bacın
Günay UZUNER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder