27 Aralık 2011 Salı

MASKELİ BALODA ÇOK MASKELİLER


        “Bu dünya, yalan dünya!” deriz hep, sanki bize  paralel bir dünya varmış da o gerçeğiymişçesine ya da gerçeğin imitasyonuymuş bu dünya gibi… Yalan dünyanın yalan insanlarıyız biz, yaşanılanlar gerçek bir.

    Tanrı  allamış , pullamış, bezemiş dünyayı da diğerine caka satıyormuşuz gibi, çok güzel, muhteşem güzel bu dünya. Dünya caka satıyor, gerçeğine, öteki dünyalara; insanlar fiyaka yapıyor birbirine, dünyaya, aya, güneşe, yıldızlara…

   Tanrı dünyayı bezeye dursun, “Biz daha alasını yaparız” dercesine doğayla oyun oynar, güzelleştirme yarışına gireriz dünyayı. Tanrı geceleri ışıklarını yakınca gökyüzünün, biz de neonlarla fener tutarız yıldızlara nanik yaparak. Tanrı afetlerle cezalandırmaya dursun insanları, “Biz daha beterini yaparız” diye katlederiz, doğayı, insanları ve gösteri yarışına gireriz boyumuza, posumuza aldırmadan…

    Bir çocuk dünyaya gelmeye görsün;”Heyyyyyyytt… çekilin ordan, ben geliyorum…” dercesine avazla ‘ınga’layıp; muştularla hoş gelir, safa gelir; yalanların arasına bir yalan daha katılır. Oda başlar yaşam savaşını vermeye, tutunabilmek için dünyada kendi savaşında.

   Yalan dünyada sahte yüzlerle dolaşıyoruz. İçten geldiği gibi değil, gerekli olduğu için yaşıyor ve davranıyoruz. Gerçek yüzlerimizi saklayıp, maskelerle dolaşıyoruz. Ne kadar insan, çok, çok katı maske… Dünya yalan, insanlar maskeli.

   “Ben daha ala yaşıyorum” u kanıtlarcasına birbiriyle yarışa girişir maskeliler: Onun bebeği, düğünü, elbisesi, eşyaları, evi, okulu, arabası, saçı, başı, kaşı, gözü, aklı, bedeni, gücü, eşi, dostu, hastalığı, düşmanı, aşkı,sevisi dahası dahası, A dan Z ye, yerden göğe ne varsa herkesinkinden üstünün yarışındadır. Varsılın var da hadi, yoksul yokluğunun üzerine yalanlarını katarak şaşa içinde yaşamaya başlar, en çok kandırdığı da kendisidir hani.

   İnsanlar güçlerini gösterirken uzunca bir zamana yayarlar da savaşlarını, savaşmak yok etmek için uzun erimli  çalışmalar yapar da; yıllar  sürer, insanlar katledilir savaşlar bitmez; sevgilerini kısacık zamanlara sıkıştırır, sevmek adına, sevgiyi yüceltmek adına hiçbir uğraşın içine girmezler ve çok kısa bir zamanda tüketirler sevgilerini. Oysa sevgi ele avuca sığmaz koca koca yüreklerde beslenerek taşar gönüllerden de utanırız onu sunmaya sevdiklerimize, maskelerin altına sığınır, ancak birilerinin yanında gösterişe kalkarız.

   İnsanın yüreğindeki sevgi insanı yönetenlerin yüreğindeki hırsa yeniktir. Yönetenler iktidarlarına kavuşmak için inayet yüklü seçim maskelerini takarlar, iktidar sahibi olunca birincil maskelerine bürünürler. İktidarlarının gücünü soyarak, sömürerek, savaş naraları atarak göstermeye çalışırlar. Sıra sıra roket fırlatırlar, uzaya doğru, boş, hayvanlı, insansız, insanlı, çeşit çeşit maskeli roketler. Bu büyük gösteriler an be an nakledilir ajanslardan, alkışa tutulur önde giden…

   Bilimsel araştırmadır niyetleri sözüm ona, altından atom bombaları, nükleer silahlar çıkar; “Kimin öldürdüğü çoktur?”  yarışı başlar, alkış tutar tebası çokça öldürenin, alkışlanır, alkışlanır.

   Bir fani göçmeye kalksın bu dünyadan "Kimin cenazesi daha yakışıklı, daha kalabalık?" yarışındadır kalanlar, daha acısı dinmeden koyup gidenin, feryat figan ağlanırken, telaştan çok;"Ne giysek, ne sunsak  ritüelinde gelenlere, mezarı hangi denize baksın,mezar taşı hangi mermerden olsun, hangi çiçeği dikelim başucuna,hangi hocayı getirtelim dualarına?" temaşasıortalığı sarmaktadır.

   Palyaçolar için hep “ gülerken ağlıyorlar” sözü kullanılır. Gösteri dünyasının vazgeçilmezidirler onlar. Gülümseyerek ağlamayı tek onlar yapmıyor ki, onlardan öğrenmedik ki biz, bunu hep yapıyoruz zaten. Oysa yaşamın bize dayattıkları içimizi kan ağlatsa da gülen maskelerimizle dolaşıyoruz sevmediklerimizin yüzüne bakmak zorunda kalarak.

    Alın teri gün boyu sırtında yaşayıp, kurumadan evine gece yarısı dönen emekçiler açlığa talim olurken; gösteri dünyasındaki iki şarkı seslendirenleri beğenmesek de ‘desinler için’ avuçlarımızın içi patlayana dek alkış tutup milyonlara boğuyoruz.

   Yalan dünya, sahte büyüsüyle  bizi sihrinin içine sarıp; rüzgarlarının şarkılarına, kuş seslerini alkış yapıp  katarak en büyük şöleniyle, yaşam balosuyla cihan-ı aleme caka satmakta. Kelebeklerin çiçeklerin etrafındaki “seni bir ömür seveceğim” in vadiyle dans ederken; ömürlerinin bir güne sığdığını kimselere demeden dans etmelerine müsaade etmekte; balosunda üzerine konup göçen misafirlerini ağırlarken, en daim konukları biz insanlar da çeşit çeşit maskelerimizi  takıp bu yaşam şöleninde, maskeli baloda hazır bulunmaktayız.

    Maskelerimizin üzerine başka başka maskeler takarak ömrümüzün şartlarını zorlayıp, birbirimize hava atarak ortalıkta dönenip duruyoruz. Yüzlerimiz zaten birer maske iken baloya giderken başka maskeleri takmamıza  gerek var mı ki?
25.12.2011         
Günay UZUNER

FBM blogerlerinin "gösteriş"i için  afilli bir gösteriş yazısı benden. 

      

1 yorum:

  1. - bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri-
    -hiç bir şey diriltrmez artık geçmişi-
    -anılar bizi yalnız bırakmaz-
    - yalnızız yine de-
    kutlu ve mutlu olsun doğum günün, anılarımız taze olsa da hala, yetmiyor be arkadaşım, görüşmek dileğiyle.nuray

    YanıtlaSil