_ Sıradakiii! diye seslendi, uğultulu bir ses.
Düşüncenin boşluğundan sıyrıldı adam, sese doğru seğirtti. Ses sanki bir helezon borudan geçip gelmişti, ya da kendisi geçmişti o sarmaldan.
Ses nereden geliyordu, kendisi neredeydi? Beynini soru işaretleriyle doldurmaya başlamıştı. O kadar soru yığıldı ki beyninde topaklandı soru işaretleri iç içe girdi, beynin kıvrımlarını oluşturmaya başladı yeniden.
Az önce şezlongda değil miydi terasta? Canı sıkkındı. Atmosferin varlığına aldırmadan bulutları bertaraf edip güneşe odaklanmamış mıydı direkt. Güneşe dalıp hayallerle daha da doldurmuyor muydu zengin dünyasını? Villasının çevresindeki uçsuz bucaksız tarlaları nasıl satın alacağını, onları çer çöpten(!) kurtararak yeni yeni villalarla nasıl dolduracağını düşlemiyor muydu? Bu düşler keyfini getirmişti.
_ Cennet gibi... deyip kahkahalarını koy vermişti. Kahkahalarını zapt edemiyordu. O kahkahalar yankılanıp uzunca bir müddet göğün tavanında asılı kaldı…
_Burası nere? diye düşündü yeniden. Bir iki adım attı. Loş bir yerdeydi. Hiçbir şey görünmüyordu. Ayakları yürüyordu fakat bastığı yer, yer değildi. Sallantıda sürüklüyor gibiydi ayakları onu. Ellerini uzattı, dokunamadı, hiçbir şeye.
Bakışları etrafı taramaya başladı, etraf kendinden ibaretti. Güneşin altında uykuya mı dalmıştı yoksa? Bir çimdik attı kendine, çimdik attığını bile bile boş bulunmuş, canı yanmış zannıyla irkilmişti.
_ Saat kaç acaba? dedi kendine koluna baktı. Tüh! Onu duşta çıkarmamış mıydı? Anın içinde düşünceden düşünceye gidip gidip geliyordu, gidip gidip de ilerleyemediği bir yerde.
_ Şuradaki boşluğa adını yaz ve bekle! dedi az önceki ses, bembeyaz bir kağıdı ona doğru uzatarak. Bu defa daha yakından, daha net gelmişti o ses.
_Efendim! diye ses verdi, kağıdı eline alarak sesin sahibine. Her nasılsa kimse görünmüyordu. Kağıdı eline tutuşturan kimdi, şimdi neredeydi?
_ Hey! Acele et! Boşluğa adını doldur. Al şu kalemi çabuk!
Loşluk yavaş yavaş dağılmaya başladı. Az ileride bir pamuk şekeri rengi ve yumuşaklığında bir stand kurulmuş, başında da güzel bir Melek durmakta. Meleği görünce rahatladı; az önce düşlediği cennetteydi. Düşünü devam ettirmek istedi. Düş oyunları onun nasılsa gerçeğe dönüşüyordu. Bu da muhtemel öyle olacaktı, olmalıydı.
_ Haydi geç şu tarafa! dedi Melek ileriyi göstererek.
Söylenen yana baktı. Az ileride iki yol vardı. İki yolun arasında genişçe bir alan. Alanın ortasında durdu. Her iki yolun gittiği yere göz gezdirdi apar topar. Yolun bir bölümü villalarının önünde uzayıp giden ekili alanı andırıyordu, yem yeşildi; ıssız görünüyordu, ses sada yoktu. Diğer yolun ilerisinde kızılca bir ateş yanmakta insanlar şarkılar söyleyerek etrafında danslarını etmekteydiler. Ateşin üzerindekiler hoplayıp duruyor, yukarı sıçrayanlar ateşle ayakları arasındaki boş mesafede küçük bir “Ohh!” çekiyordular “Ahh’a” kavuşana dek.
Düşünden vazgeçmek istedi birden “Ahh’a “ kavuşunca. Gergindi. Bir an önce kurtulmalıydı bu azaptan.
_Nasıl bir oyundu bu? Geri döndü. İki yolun ortasında duraladı. Tampon bölgeydi burası. Cennet ile cehennemin ortasında durmuş, bir Melek’in komutlarını dinliyordu.
_ Boşluğu doldursana ! dedi Melek bir kez daha.
Boş kağıda kendini çizmek geldi aklına, çizerek Melek’i oyalamak.
_ Nerden başlamalıyım? Beynimi dolduran soru işaretlerinden mi, bom boş olan kalbimden mi?
Elleri doluydu bir; bunu fark etti. Her şeyi bomboştu. Çok zengindi çok, elleri dopdoluydu, kendi boşluk içinde. Kağıda çizecek bir şey bulamadı.
_ Hayat pamuk ipliğinden ibaret, inceldiği yerden koptu, diye geçirdi içinden. İki ucun arasındaki boşluğu aradan itip yeniden başlamalıyım düğümleyerek, dedi.
_ Ölümle yaşam arasındaki boşluktasın, dedi Melek.
_ Ölüm ve yaşam ve arası ha! Bütün zıtlıkların kesiştiği bir yer olmalı, zıtlıklar ince bir çizgiyle ayrılmıyordur. Yaşamla ölüm arasında duralanan bir boşluk olduğuna göre, aykırılıkların da geçiş tamponları vardır, dedi kendince. Ülkeler arasındaki geçişler de birden olmuyordu zıtlıklar niye bıçakla kesilircesine ayrışsın ki. Evet evet tüm siyahla beyazların arası griliklerle ayrılmalı dedi ve düşüncesi dinginleşti.
…
Sırt üstü boylu boyunca yatıyordu. Gözleri gri karıncalarla boğuşurken yavaşça aralandı. Güneş Işıkları inceden süzülüp gözlerine değdi. Anlamsız bakışlarını gezdirdi iki metre karelik bir alanda. Dehşet bir acı içindeydi bedeni. Bedeni oradaydı, acılar içinde, onu hareket ettiren hiçbir organı yoktu sanki. Gerçekle düş arasında gidip geldi beyni. Hiç bir şey bulamadı. Sıkışmış kalmıştı aralarda. Seslenmek istedi:
_ İmdaaaat! Sesi boşlukta boğuldu. Yüksekti burası, alçaktan ünlenen ses yukarılara uzanamıyordu. Havanın kararmakta olduğunu fark etti, dar ve yüksek boşluktan sızan ışığın rengiyle. Ne gündüz ne de geceydi.
Beynindeki topaktan soru işaretlerini ardı sıra boşaltıyordu, ışık hızıyla, ışıklar kararmaya yüz tutarken.
_Gün nerde bitiyor, gece nerde başlıyordu, acaba?
_ Belki de bizleri yaşatan boşluktur, diye geçirdi içinden. . Melek’i hatırladı, gülümsedi, son sözü geldi hatırına:
_ Ölümle yaşam arasındaki boşluktasın!
Pamuk ipliğinin uçlarını koptuğu yerden sıkıca kavramış yeniden düğümlemiş yaşama dönmüştü bir kez daha.
_ Evet, evet hayallerimin gerçeğe dönüşme arasındaki boşlukta coşkuyla gerçekten hayale, hayalden gerçeğe gidip gelirken yuvarlanmıştım, şezlongdan aşağı, terastan aydınlatma boşluğuna.
Ölümle yaşam arasında gidip gidip gelmişti boşluğun içinde.
_ Çok şükür yaşıyorum! Hayallerim güzel yaşamak üzerine olacak bundan böyle. Tüm kemlerden sakınacağım. Boşluğa vurarak buradan kurtulmalıyım…
_ Boşluklar her şeye egemen, dedi. Şu boşluktan kurtulunca Dünyada'ki bütün aykırılıklar arasındaki boşlukları alıp götüreceğim Bermuda Şeytan Üçgenine…
Boşluğa vurdu ve yaşama seslendi…
Günay UZUNER
21.11.2011
Yaşantımızdaki boşlukları doldurmak için FBM blogerleri ile " boşluk" doldurmaca oynadık
boşluğa düşerek ölümle yaşam arasındaki boşluktan yeniden hayat bulan adam! belki de yazdığınız, yazacağınız en kısa hikayelerden biri belki de; ama yine sizden çıktığı belli ki çok güzel =)
YanıtlaSilHocam emeğinize sağlık.. Kitap yazmayı düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız da düşünmeye başlayın..:) Mutlu TATAR
YanıtlaSildeğerli hocam yazmıs olğunuz satırlar anlamlı ve vurgulu,ellınıze kollunuza saglık.gazıahmet muhtar pasa ılk ogretım okulunun gulusunuz.sızlınle guur duyuyoruz..5/f 1852 onur yörükher .
YanıtlaSil