25 Aralık 2012 Salı

zemheri ayazında ferfecirle göğe ağmak



     “ Anne.. sen sakın melek olma, gökyüzüne uçma!, hep bana kız , kötü ol , melek olma! “ demiş Küçük Deniz annesini ağlar görünce nedenini sorduğunda aldığı ; “Batur abinin annesi melek olup, gökyüzüne uçtu da ondan ağlıyorum” yanıtını alınca.
       Batur’un, Konuralp’in annesi melek olup Tanrı’nın katında şimdi, yavrularına, hayatına, gençliğine doyamadan göçtü oraya, henüz yolun yarısını geçmişken Dante’ye göre…
      Dante’nin ömrünün ortasıydı otuzbeş, bugün, bugünse başka, ömürler uzadı, ortalarda öyle…
        Batur’un, Konuralp’in annesi ömrünün baharındaydı daha… Ne o bizi ne biz onu yaşamamış, tanıyamamışken bir illet musallat oldu başına… Amansız hastalığıyla pençeleşip yaşam mücadelesi verirken bir yandan, bir yandan içten içre ölüme hazırlık yapmış, an be an ölüme koşmuş..
          Bir zemheride  ferfecirle uyanıp  herkescikler uyurken içindeki feryatlarla sessiz sedasız, en tatlı şerbetini, bir bardak suyunu dünyanın  kana kana  yudumlayıp , sabah ezanıyla birlik yad ederek Allah’ı;  onu, ölümü kucaklamış Mukocan…
           Gittiğin yer cennet olacak biliyorum, pırlanta gibi evlatlar, eşsiz bir eş, mükemmel bir ailen var sen de bunu bil, ondandır ki elimiz varmak istemese de felek işte;  el mecbur güle güle  Mukocan güle güle…
                                                                                                                            18.12.2012            
                                                                                                                                GÜNAY UZUNER      

    

6 Aralık 2012 Perşembe

YILLAR YILLARI KOVALAR, BİR GÜN...



Çok uzaklardasın şimdi. Bu yıldan ve bu mekandan. Yaşam da yormuş seni. Şöyle ellerini ensende kavuşturup, yaslanmışsın koltuğuna, yummuşsun gözlerini. Öyle yorgunsun ki uyuyamıyorsun, iki dakika da olsa dinlenemiyorsun, direniyor vücudun. Gözlerin bir inat bir inat günün gerçeğinden koparmıyor seni, daldırmıyor hülyalara. 

Ama, "Dur bir dakika." diyor aklın. Bir şeylere, bir yerlere takılıyor bir an. Geçmişten bir sahne takıldığı yer. Yüzü belli belirsiz bir öğretmen tahta başında; sense sıranın birinde, sohbettesin arkadaşınla.."Susun!" sesi uzaktan çooooook uzaktan geliyor. Kulağını yalayıp geçiyor; duymakla duymamak arasındasın..Devam ediyorsun sohbete.

Şimdi geriye baktığında "Susun" sesinden başkası yok sana gelen.. Kimle sohbet ediyordun, belli belirsiz şimdi. Oysa enerji doluydun o vakitler, şimdiki yorgunluğuna karşı coşku doluydun. Aklın da, gözlerin de senin iradenle çalışıyordu. Şimdi yorgunluktan hükmedemiyorsun kendine.

Anılar bir bir canlanıyor; gözlerinin önüne geliyor birden şimdiymiş gibi. Arkadaşların, öğretmenlerin, kapı komşunuz Günay öğretmeniniz.Zaman zaman kapınızı aralayıp da sitem eden size. Sizi hiç sevmediğini söyleyip de inandıran sizi; çocuksu duygularınızla. Ve sınıf öğretmeninize "Bizi sevmiyor." deyip de dersi işletmeye çalıştığınız Günay öğretmeniniz.

Şu an sen koltuğunda dinlenirken, ben yaşamın hangi alanındayım bilmiyorum. Ama bildiğim şu ki; 8-A'nın komşum olmasının dışında bende çok özel yeri var. Son öğrertmenlik hazlarımı size derse girerken tattım ben. Ve farkındaysanız her etkinliğe içinizden birilerini alırdım.

Mesleğimin son demlerini yaşadığım şu günlerden, ömrümün sonuna dek zihnimde sıcak ve taze olarak saklı tutacağım, sevdiğim sizler olacaksınız buna emin olun ve geçmişe baktığınızda bugün, beni sizi çok seven öğretmeniniz olarak anımsayın isterim. Ve anılarınıza bakarken; burada yaşadığınız mutlu günleri, eğlencelerinizi, arkadaşlarınızı, edindiğiniz bilgileri daha da çok hatırlamaya çalışın derim son olarak.
   
 O koltukta dinlenirken bugün; daha da mutlu olacaksınız biliyorum geçmişi anımsarken..

Müdür Başyardımcısı     
GÜNAY UZUNER     
29,05,2008     





NOT: 2008 MEZUNU 8/ A sınıfı öğrencilerinden birinin facebook paylaşımından alıntıdır. 2008 mezunu 8/A Sınıfının Yıllığına tarafımdan yazılmıştır.