12 Eylül 2013 Perşembe

GİDİŞİN

     Hiç bu kadar ıssız olmamıştı İzmit, bu kadar karanlık üstelik. Eve doğru yol alıyorum gecenin kör karanlığında, günü bölen saatin orta yerinde, yapayalnız.
     Arkamda gözlerin yok, köşebaşından da çıkmayacaksın biliyorum, tanıdık birileri de görüp söyleyemeyecek, duymayacaksın yaptıklarımızı birilerinden…Senin çok gözlerin çok kulakların vardı hani nerdeler şimdi? İzmit çok tenha, çok da karanlık şimdi…
     Hep “ya görürse, ya duyarsa” diye kötü eylemlerden, söylemlerden uzak durduk, senin onurlu gezmen, başını her daim dik tutman içindi çabalarımız, arkamızda gözlerimiz vardı, köşebaşlarını önceden kestirirdik. Sokaklar bi kalabalık bi kalabalıktı ki, hep de senin tanıdıkların, hiç akrabamız yokken İzmit’te ne de çok tanıdığın vardı.
     “Siz öğretmen çocuğusunuz, ele güne karşı babanızın başını eğmeyin” diye diye tembihlerinin ardı arkası kesilmezdi annemin, tehditleri de cabasıydı kızdığı vakit; “Babanız görmesin,duymasın” Kendince terbiye yöntemiydi belki de… Oysa onun yüce değerleriyle şekil aldık, farkında bile değildi; hem sen hiç kızmazdın ki bize, korku da değildi bizimkisi ya sevgimizin bir ifadesi, zaten annemin silahıydı bütün bunlar...
      Sokaklar dolu doluydu hep, adım başı bir tanıdık yanı başımızda,ardımızda, mümkün müydü yaramazlığımız, çocukluğumuzun oyunlarında bile ruhumuzdaydı adamlığımız.
     İlk zayıfımdı, iki almıştım fizikten, çoktaaan duymuşsundur diye gün içinde sahte sancılar tutuvermişti beni; öğretmenlerimin de tanıdığıydın, hep Adem Beyin kızıydım, rolüm de yaşamda senin kızın gibi yaşamaktı, her birimiz de öyle yaşadık, başını eğmedik hiçbir vakit, öyle de söylemişsin hoşnutça,  gitmezden..
      Sen bizleri anneme emanet edip  toplumsal sorunlarla mücadele ederken biz de gerekeni yaptık, sana layık erdemli evlatlar olduk. İyi insan olma yolunda adının gölgesinde ilerlerken,  gölgen üzerimizdeydi hep, belki de özümüzde iyi insanlık vardı, annemin tembihleri de rehber olup  bizi sapmalardan kurtardı.
     Kendin için yaşamadığın gibi, kendimiz için yaşamamayı öğrettin, emeğin en yüce değer olduğunu, onurlu yaşamanın asıl olduğunu, borçlu gezmemeyi, kinin nefretin, hasetin çirkinliğini,  biz kavramıyla bütünleşmeyi, özgürlüğümüzün yanı sıra tüm insanlığın mutluluğu için de çabalamayı , çağdaş yaşamın gerekliliklerine, vatanımızı sevmeyi de sen öğrettin. Çok konuşmasan da bizimle yaşam biçimin örnek oldu hepimize ve biz büyüdük..
    Eve yaklaştım şimdi, bak lamban da sönük.Biliyorum yoksun evde, yıllardır evden çıkamadın hiç,işkenceydi bu senin için, bu akşam yoksun, yarın da, öteki öteki yarın da olmayacaksın biliyorum . Oysa bu saatlerde ilacını alır, yıllardır bütünleştiğin makineni çalıştırır olurdun. Işığın sönük baba… Karanlığa boğup gittin ışığını da mı götürdün beraberinde...
      Büyüdük artık, yaramazlık yapmayacağız diye görecek olanlar, duyacak olanlar da çekilmiş evlerine ;
      İzmit bi tenha bi tenha, karanlık da üstelik, ben de yalnızım hem de yapayalnız ... Odanın lambası da yanmıyor, Sana gelen  ışığın mezarında nur  olsun; bizi her vakit ki gibi anneme emanet edip de gittin, duaların ona güç kuvvet olsun, Rabbim ona sabır, huzur,sağlık, sıhhat, uzun ömürler versin... Mekanın cennet olsun, başını hep dik tut, merak etme büyüdük artık, Melekler şahidimiz olsun…
                                     
                                                                      Günay UZUNER YILDIZKAN
                                                                             06.09.2013