19 Ocak 2012 Perşembe

Bilindik Bir Sevda…


   

       Yüreğimize bir od düştü. Sardı tüm benliğimizi alevleri. Heyecanımızın dehşet sancımaları yüreğimizden damarlara doğru baskıdaydı. Çatladı kabuğu bir kez tutkularımızın. Kan damlamaya başladı da damla damla döküldü yüreğimizden kağıtlara…
      Son birkaç aydır müthiş keyif aldım birlikte akıttığımız kan damlacıklarıyla iz bırakmaktan, kağıtlara ve bloglarımıza. Yazdıklarımızın bizi birbirimize biraz daha yaklaştırdığı da beni hayli hoşnut etmekte.
      Kura ile seçtiğimiz konunun karakterine uygun farklı bakış açılarından çıkmış dört alternatif fikri üreterek, çocukluk hayallerimizdeki define adasını aramaya ayrı kollardan düşerek,  belki de içimizde gizli kalmış yazar olma yetisini ortaya çıkaracak kuvvetli zincirlere birbirimizin desteğiyle asılacağız. Kim bilir bu dört ayrı zincirin halkaları kelimelerimizin akışkanlığı ile ulanarak daha güçlü zincirler oluşturacak, o  bilindik sevdayı kuvvetle saracaktır. 
    Zaman zaman boşlukların içine düşsek de, yıkıma uğrasak da, okurlarca gözetlensek de, ruhları dans ettirsek de, bilinmezlikler diyarında debelensek de, köşeyi dönemesek de, ideallerimizin iktidarının koltuğuna oturma hevesiyle yanıp da gösteriş hayallerine dalsak da; sihirli değneklerin olmadığını biliyoruz. Sihir; oyun olarak başlattığımız blog gezintilerimizin, büyüyünce “büyük adam olma, yazar olma” gerçeğine dönüşmesinde yatmaktadır. Bu da birlikteliğimizin coşkusuyla büyüdükçe oluşacak inancındayım.
     Bilirsiniz ki ne yaparsan yap kanın izi silinmez… Görünmezliklerin arkasında saklanmıştır ve biliriz ki ordadır.  
      “ İlk yağmur damlası” gibi yüreğimizden akıp gelerek samimiyetle dökülen  ilk kan damlalarımız da döküldükleri yerlerden silinse de değdikleri gönüllerde izi hep kalacaktır. 
       Samimi, riyasız ve yapmacıktan uzak yalın karakteri ve daima gülen gözleriyle bütünleşen; hiçbir söz oyunu ve bezesiyle örtülmemiş çırılçıplak gerçekliği, içten, sade, içli ve akıcı üslubuyla, hümanistliğini bir zambağın saflığına sığdırarak, savaş karşıtlığını çeşitli savaş biçimleriyle , kendi savaşını da naif sitemlerle anlatan, akla hayale gelmez bulgularıyla konularını dahice yazdığı yazılarla Adnan kardeşim (oğlum- Sodjex);
       Yazılarını okuduğumda sesi kulaklarımda yankılanan, sanki o anlatıyor da ben dinliyormuş ve onu seyrediyormuşçasına canlı karakterlerle,kendine özgü yazan, esprilerini ve yaratıcı fikirlerini yazılarına yansıtan, erdemli  ve çalışkan olmayı şiar edinmiş ve daha çook ve çabuk yazarsa yakın gelecekte farklı yorumlarıyla yazarlar dünyasına tikel varlığıyla büyük adımlar atacağına inandığım Mustafa kardeşim (by Mustafa);
      Uzayın boşluğuna atılmış başıboş gezen bir dolu sözü,sözcük yumaklarını diline dolayıp, zamanın zifiri karanlık tünellerinden geçirerek bindokuzyüzyetmişli yılların aydınlığına ulaştırabilen; dünyayı, akıl ve duygu gibi üçüncü gözüyle görebilme yetisini kullanarak algılayıp, sözcüklerini zihin yumağında sarmalayarak yetmişlerden alıp günümüze asice salıveren; neşe dolu, pozitif enerjisi yediveren güllerini kıskandırırcasına verimli, kalemi çok güçlü Seda Nur kardeşim (Sasely)
     Gençlik yıllarımın unutkanlığı ile bir tarafa bıraktığım hayallerimi ancak hatırlayarak gerçekleştirme fırsatını bulduğum şu son birkaç ay içinde kalemi elime alıp gönül sayfama batırdığımda  eski günlerden gençlik hayalleri fışkırınca, anılarım da  uslu durmayıp “Ben de akacağım!” diyerek yazacaklarımın önüne geçip ilkin onlar damladılar yüreğimden kalemimin ucuna doğru. Neyleyim ki ilk şarkılarıma kulak vermiş olan ruhlar sonrakileri dinlemiyor artık Gizemli adadaki defineleri bulma yolculuğumuzda üç can kardeşimle zincirlerimizin halkalarını  ulayarak el ele yol alan ben GNY.        
  Dedik ki; Bu ilk kitabımız da dört can yürekteki kımıldanan heyecanımızın ilk kan damlaları olsun, ve bu damlaları unutmuş da yüreklere bırakmış olalım; oralarda dursun ve  izi hep kalsın… Bu izleri   yeni yılla beraber keyifle okurken, yazdıklarımız tek buralarda da kalmasın, devamı sağanaklarla gelsin…




                                                                                                                           Günay UZUNER
                                                                                                                              31.12.2011
FBM yazarlar  ekibinin GÜN-SE yayıncılıktan çıkan ilk kitapları "dedik ki " için yazdığım önsöz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder