21 Aralık 2011 Çarşamba

İNSAN, İNSAN VE DOĞA - 3

       İnsan kafasında tasarladıklarını, doğaya hakimiyetini ve kendi egemenliğini mutlaklaştırmak için elleriyle yaratmıştır. Önce tabiat güçlerine hakim olmayı başarmış, sonra da bu güçleri kendi yararına kullanmayı bilmiştir.

      Hiçbir tasarı ne kadar imkansız görünürse görünsün onu yıldırmamış, tasarladıklarını gerçekleştirerek doğaya hükmetmiştir.

     İnsanoğlu çok hünerli ve çalışkan olduğundan, yaşadığı bölgenin kaynaklarından yararlanıp, iklimini göz önünde bulundurarak, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak evler, fabrikalar, ulaşım yolları yaptılar. Deniz kumlarını yosunlarla karıştırıp verimli bahçe toprağı yaptıkları gibi, körfezleri doldurarak, yerleşim alanları, bitek ovalar elde ettiler.

      Dağları delip yol- tünel yaparak zamanı kısalttılar. Denizlerin dibinde tüp geçitler oluşturdular. Çelik halatlarla köprüler oluşturup, kıtalar aştılar. Teleferiklerle zirveden zirveye ulaştılar. Taşıtları geliştirip, açılan yollarda kullanarak zamanla yarıştılar.

      Uçurtmayla oynarken uçağı keşfedip, yer çekimi gücüne karşı koyarak semalarda seyrettiler. Yaptıkları roketlerle atmosferin dışına çıkıp, uzayda gezindiler. Uzaya uydu yerleştirerek dünyanın gidişatını belirlediler. Diğer gezegenleri, galaksileri incelemeye aldılar, hükmedecekleri yeni yerler keşfetmeye koyuldular.

      Yaz ürünlerini depolayıp, kurutup, konserve edip, şoklayıp, dondurarak kış günlerinde kullandılar. Bu da yetmedi seralarda iklim koşullarını oluşturarak sebze-meyve ürettiler.

      İnsan bitki türlerini, hayvan türlerini ve kendi türünü yapay döllenme ile çoğalttı. Klonlamayı kullanarak yalnız hayvan cinslerini değil kendini bile kopyaladı.

     Altıncı hisleriyle doğadan gelebilecekleri sezdikleri gibi, hayvanların duyularını da sezerek onları konuşturmayı başardılar.

      Hayvanları avladılar, türlerini azaltıp, yok ettiler. Hayvan üretme çiftliklerinde üretimi çoğalttılar, nesilleri korumaya aldılar, hayvan ürünleriyle yaşamlarını sürdürdüler.  

      İnsan doğaya hakim olmanın yanı sıra kendine ve kendi türüne de hükmetti. Kendi iradesiyle yapacaklarına yön verdi, yapmamasını istediğini engelledi. Savaşlarla kendi cinsleri üzerinde tahakküm kurdu. Cinslerine fiziksel ve psikolojik baskı oluşturdu. Güçlü diktalarıyla, korku imparatorlukları kurup, toplu katledişlerle istemedikleri ırkları, soyları yok etmeye çalıştı.

      Bir yandan nüfusun artışını bilinçli ya da bilinçsizce sağlarken, öte yandan doğum kontrol yöntemleriyle artışın önüne geçtiler.

      Doğal ya da insan kaynaklı hastalıklara çare buldular. İlaçları doğadan elde ettiler. İnsanın gen yapısıyla oynayıp, insanı kopyaladılar. Bir insandan diğerine organ ve doku naklettiler.  

      Tıbbın gelişmesiyle ölüm yaşını uzattılar; yaşlıları dinç kıldılar, yaptıkları eserleriyle ölümsüzlüğe ulaştılar.

      Yapamayacağı ne kaldı ki insanın doğada? Toprağın derinliklerine dalarak kuyu açıp su çıkardılar. Madenleri buldular. Yaşantımızın her alanında içine gömüldüğümüz petrol deryasına, kömür ocaklarına daldılar. Çelik halatlarla deryaları birbirine bağladılar.

    Atmosferi, atmosfer ötesini inceledikleri gibi yer kabuğunun derinliklerindeki hareketlenmeleri inceleyerek sismografları geliştirip, depremin şiddetini ölçtüler. Depremi önceden belirleme çabalarının içine girdiler. Tüm doğal felaketlerde olduğu gibi depremden korunma yollarını öğrenip önlemler aldılar, felaketlerden korkmamak için bilinçlenme çalışmalarına katıldılar. 

      İnsan doğaya karşı tüm savaşlarını kazandı, tek kendi naturasında var olan hırsına yenik düştü. İnsanı ancak insanın doğanın bir parçası olan doğası yendi.

      İnsanın, insan beyninin yapamayacağı, aşamayacağı yok gözüküyor; var olduğundan bu yana nasıl hükmettiyse doğaya, bundan böyle de varlığını ve egemenliğini sürdürmenin yollarını arayacaktır.
                        Günay UZUNER           
  07.05.2011             



1 yorum: