19 Aralık 2011 Pazartesi

KÖŞEYİ DÖNEMEMEK


      İnsanların duygu tepkimelerinden biri de korkudur. Hemen hemen hepimizin korktuğu bir şeyler vardır. Yaşantımızla birlikte bizi gölge misali takip eden korkularımız olduğu gibi; yaşlarımız büyüdükçe boyut ve çeşit değiştirerek endişelerimize eşlik eden korkularımız da bulunmaktadır.

      Çocuk yaşlarda korkularımız daha fazladır. Olur olmaz şeye inanır, bilmediğimiz, görmediğimiz her şeyden korkarız. Emerson da ; korkunun kaynağının bilgisizlik olduğunu söyler. Bazen bildiğimiz durumlara bile körü körüne korktuğumuz olur. Bu korkumuz ağır basar fobi geliştirmeye kalkarız. Korkularımızı kanıksamış adlandırmışızdır artık.

      Fobilerimiz anımızı, günlük yaşantımızı hatta ömrümüzü etkileyecek kadar bizi yönetmeye başlar. Bir de üzerimize etiketlenir artık; fobik kişiliğe bürünürüz. “Korkak..korkak!” söylenceleriyle arkadaşlarımızın alay konusu bile oluruz. Bizden az biraz fazla cesur olanların ya alay ağına takılır, ya da koruması altına gireriz. Kişiliğimiz bağımlı olmaya başlar, bu durumda da.

      Çocuklar bazen oyunlarında abartıya kaçabiliyor, arkadaşlarının zaaflarını eğlence aracı yapıp acımasız olabiliyorlar. Böylesi bir durum yaşanıyordu bir gün sınıfta. O kadar önemliydi ki konu, ‘korkak’ diye nitelendirilenlerden biri ve niteleyenlerden birileri arasında çıkan tartışma kaosa dönüşmüş sınıf ikiye bölünmüştü. Konunun nereden çıktığını tam hatırlamasam da bu gün; hepimizin korkularının olduğunu, bunun doğal olduğunu, anlatmaya çalışıp , tartışma kesilsin diye benim de korkularımın olduğunu; hatta korkularımın bir çoğunu onlardan cesaret alarak yendiğimi, bastırarak yenmeye çalıştığımı söyledim. Gerçekten de korku envanterlerimin pek çoğu çocuklarla yaşarken yok olmuştu.  İçlerinden en cesuru, sınıfın cinlerinden birisi havada kaptı bu durumu; ” Siz neyden korkuyorsunuz öğretmenim? diye sordu. Beklemediğim bir sualdi bu. Öğrencilerle özelimi paylaşmayı pek yeğlemezdim. Keyfimin çakır anlarına değmiş olacak ki bu soru;”Köşe dönmekten” diye yanıtladım.

      Evet evet ben köşeyi dönmekten çok korkuyorum. Çok fazla agirefobik olmasa da bu korku, korkuyorum işte. Korku ve dehşet tanrısı Phobos bana kıyak geçmiş olacak ki yaşamda fobiye dönüşecek çok fazla korkum olmadı hiç. Taşıtların keskin virajları geniş kavisle almaları gibi, ben de sokak başlarındaki köşeleri sivri dönmüyor biraz açılarak köşenin diğer ayrıtındaki durumu gözlemleyip öyle yoluma devam ediyorum.

      Köşenin başından sonra beni neyin beklediğini bilememek ürkütüyor beni, tıpkı, yeni başlangıçlardan, ani kararlardan, ortam değişikliklerinden, günün aniden akşama dönüvermesinden korktuğum gibi. Köşe başlarına geldikçe endişem ürküntüye dönüşüyor, kendi içimde bastıramadığım korku titremelerini beynimdeki moderatörümün komutuyla köşeyi görerek dönme yöntemiyle bastırsam da bazen dar bir sokaktan köşe dönmek gerektiğinde köşeyi dönmekten vazgeçip ya yolumu uzatarak ilerden , geniş bir sokaktan viraj almayı yeğliyor, ya da köşeyi dönmeden gerisin geri  geriye dönüyorum. Yanımda biri varsa çaktırmadan, bencillik yapıp köşe tarafına onu bırakıp, biraz geriden ve açıktan onu takip ederek köşeyi dönüyorum.

      Köşeyi dönüp de huzura kavuştuysam, yani kötü bir şey olmadıysa “Ne olacak ki demeyin” birinin aniden karşıma dikilmesi dehşete düşürüyor beni, nerde olduğuma aldırmaksızın, avazım çıktığınca bağırıyorum” Ne diyordum? Ha köşeyi kazasız belasız  dönebildiysem daha bir güvenle yoluma devam ediyorum. Hani aniden zengin olma durumuna ‘köşeyi dönme’ durumu deniyor ya, ben bu durumu kendi durumumla özdeştirdiğimde huzura kavuşma durumuyla aynı diyebiliyorum.

        “Korku ölüme götürür” diyen Seneca’ya  karşılık “Korkunun ecele faydası yok diyerek kendi kendimizi telkinle korkularımızı yenebiliriz. Korkmak doğal bir olgu. Asıl olan korkularımızın esiri olmadan, yaşantımızı fazlaca etkilemesine izin vermeden onunla baş edebilme yöntemlerini bulmalıyız.  Korkularımızı akıllıca yöntemlerle bastırabilmeyi başardıysak işte o vakit gerçekten köşeyi dönmüş oluruz.

  Günay UZUNER            

 19.12. 2011                

FBM blogerleriyle beraber "köşeyi dönmek" için çabalarken bu yazıyı karaladım.. 
               

2 yorum:

  1. "eve gidene kadar kaç köşe dönüyorsun?" diye sordu adam gülerek kadına ama kadın kendi kahkahasından duymadı adamı; köşeyi dönecekti kadın, bu akşam kesin dönecekti.

    dönmekle görevli olduğumuz "köşe"lerimiz aynı gibi... sonuçta bir tarafını, o tarafa yüzümüzü döndüğümüzde neyin bize "bööö!!" diyeceğini bilemiyoruz. =)
    gülümseyecek bir şey mi acaba? =)



    -bensem kesin gülümserim. =)

    YanıtlaSil
  2. oldukça sürükleyici bir kurgusu var yazının..cümlelerden anları inşaa edebiliyorum..sözcükler kanatlarım olup olayların üstünden kavisler çizerek uçuyorum..sadece sonda biraz didaktik olma kaygısı görüyorum..oysa biz anlıyorduk zaten..

    YanıtlaSil