22 Aralık 2011 Perşembe

İNSAN, İNSAN VE DOĞA - 4

       Tanrı doğayı yönetmeyi insanlara bahşetmiştir. İnsanlar doğanın diretkenliğini bilincini kullanıp dayanışma ile tecrübelerini aktararak yenmişlerdir.

       Dilsiz ve sağırları konuşturmayı başarmışlardır. Körlere göz olan bastonu ve Braille alfabesini  geliştirip, yaşamlarını sorunsuz sürdürmelerine yardımcı olmuşlardır.

       Everest’in tepesine çıkmayı, kutuplara ulaşmayı başararak, soğuktan donmayı şeker yiyerek, enerji içecekleriyle engellemişlerdir. Tipilere dayanıklı çadırlarda barınıp, çığ altından kurtulmayı icat ettikleri iletişim araçlarıyla haberleşerek, helikopterlerden yararlanarak başarmışlardır. Kardan kapanan yolları grayderlerle açarak ulaşımı sağlamışlardır.

    Soğuktan etkilenmemek için evlerinin yönünü güneye karşı yapmışlardır. Ekvatorda yaşayan Afrikalılar’ın sıcağa karşı dirençleri gibi, Eskimolar da buzdan evlerde yaşamaktadırlar.

     Isınmak için çeşitli enerjiler oluşturup, aygıtlar kullanmışlardır. Yaz sıcağından korunmak için klimalar, besinlerin, bozulmasını  engellemek için buzdolapları, derin dondurucular üretmişlerdir.

       Yanardağların hareketlerini ölçmüşler, faaliyete geçebilecek yanardağlardan uzağa yerleşmişlerdir.

      Yerleşkelerini genellikle sulak yerlerde, tarıma elverişli anlarda kurmuşlardır.

      Yıldırımdan korunma yolarını öğrenip, barınaklarına, paratonerler, yerleştirerek yıldırımları savmışlardır.

       Rüzgarın hızını kesip, zararını yarara dönüştürerek, enerji üretmiş yelkenli yüzdürüp, yel değirmenlerini çalıştırmışlardır.

      Suyun akış hızından yararlanıp, enerji üretmiş, boşa akan suların önüne set koyarak barajlar yapmış, kullanma, içme ve sulamada yararlanmış, su değirmenlerini çalıştırmışlardır.

      Suyun kaldırma kuvvetinden yararlanarak, denizde batmamayı keşfederek okyanuslarda tonlarca ağırlıkta tankerler, denizaltılar yüzdürmeyi başarmışlardır.

      İnsanlar deneyip, yanılarak bir çok bulgu içine girmiş, bu bulgularını hep kendi hükümranlıklarını sürdürmek için kullanmışlardır.

    Doğayı mahvettikleri gibi güzelliklerine güzellik katmayı da başarmışlardır. Aşılama, yapay döllenme, hormon katkısı ile bitkilerin renklerini, şekillerini değiştirip, verimini artırmışlar. dahası tıpkı basımla doğanın kendisini resmetmişlerdir. Ağaçları kesip ormanları yok ettikleri gibi bolca oksijen almak için yeni yeni ormanlar yeşertmişerdir. Doğanın amberlerini küçücük parfüm şişelerinin içine hapsetmişlerdir. 

      Dünyayı maketleştirip avuçlarının içine alarak, inceleyip top gibi oynayabilmişlerdir.

      Uydu yayınlarıyla dünyanın öbür ucunu, uzayı, gezegenleri, ufacık bir kafese sığdırarak evlerine konuk etmişlerdir.

     Yazılı.basılı, eserleri okuyarak, görselleri izleyerek, beden dışı yolculuk yapmışlardır. Ses ve görüntülerin uzayda yok olmadığı bilinciyle  gelecekte  bu ses ve görüntüleri kaydedip, yayınlayacak buluşların araştırması içine girmişlerdir.

      Hedeflerinin uç boyutunu güneşe ulaşmak için belirleyip, yıldızların da birer güneş olduğunu saptamış, doğadaki her varlığı adlandırdıkları gibi yıldızlara da birer ad koymuşlardır. Astroloji bilimini geliştirip, yıldızlara bakarak kendisinin ve dünyanın geleceğine yön vermişlerdir.

      Dağları delip, yok edip, yol etikleri gibi,sıfırdan binlerce dağ da oluşturmuşlardır.

      Arkeolojik araştırmalarla yerin derinliklerine dalarak fosillerle doğanın ve insanlığın geçmişini öğrenmişlerdir.

    Üç buzul çağından da yok olmadan çıkmayı başarıp bu günlere erdikleri gibi, küresel ısınmalardan da korunma yollarını arayıp bulmuşlardır.

       İnsan genlerini araştıran Prof. Mete Türkhan  şöyle söylemektedir: “Felsefe ile gelen bilim başardı, bilim doğa kurallarını alt üst etti. İnsan kendini keşfetti, gücüyle doğaya hakim oldu.”

      Hakimiyetin doyumsuz hırsına mahkum olanlar ari ırk projeleriyle üstün insanı(?) yaratarak doğaya ve tüm insanlığa hükmetme çabası gütmektedir.

      Sağ duyu sahibi olanlar da aklın yolunda ilerleyerek, insanın insana zulmüne, üstünlüğüne karşı çıkıp; doğayı,içindeki diğer canlılarla birlikte, özünü bozmadan koruyup, daha güzel bir dünyada, paylaşım içinde, barış ortamında, huzurla, özgür biçimde  yaşamanın mücadelesini vermektedirler.

      İnsanlar  doğayı ve kendini hayli aştılar. Yapabileceklerinin hepsini, hepsini kendi kendilerine yapmaya başladılar. Doğanın bir parçası olmaktan çıkıp doğanın merkezi olmayı başardılar.

    Günay UZUNER                   
 09.05.2002                    

1 yorum:

  1. en güzel doğa serüveni bu hocam, felsefeyle doğayı karşılaştımanız çok güzel

    YanıtlaSil